Direniş mi Diriliş mi?
Direniş mi Diriliş mi?

Ey Aksa'm Gönlümün süruru, gözümün aydınlığı, hayatımın baharı, muhabbetlerimin en güzeli, memleketlerin en yücesi. Can Aksa'm Peygamber'in (s.a.v.) mirac'a çıktığı kutsal toprak. Seni Kabe'den o güzeller güzelinden ve Medine-i Münevverden nasıl ayırayım. Sen varsın diye yeryüzü bu kadar güzel, dünya bu kadar yaşanmaya değer. Semaya açılan her elde, edilen her duada sen varsın, sana dua etmeyen kişinin aklına şaşarım. Sensiz geçen muhabbeti istemem, sensiz adım atmayı istemem, sensiz kelam etmeyi istemem. Baktığımda seni göstermeyen manzarayı istemem, içinde senin olmadığın fikri istemem, seni sevmeyen dost istemem, seni anlatmayan kişiyi dinlemek istemem. Senin davan yüreğimde yoksa ne yapayım ben bu dünyada. Seninle varım ben. Geç öğrendim seni, onun burukluğu var içimde. Daha önce bilmek isterdim senin ihtişamını. Seni bildiğimden beri fikrim düşüncem sen oldun. Her yerde aşkla seni anlatır oldum, seni aşkla dinlemeyeni terk ettim. Her yerim her yanım sen oldun; meğer seni sevmek ne güzel şeymiş. Seni sevmeyen insan gerçek sevgiyi görmemiştir, yaşamamıştır. Senin uğruna savaşmayı, şehit olmayı o kadar çok isterdim ki. Toprağındaki insanlar o kadar şanslılar ki. Senin için savaşıyorlar, şehit oluyorlar ve hatta bu dünyada göz nurları olan evlatlarını sana feda ediyorlar. Zar zor inşa ettikleri evleri bile yıkılsa, yiyecek tek lokmaları bile olmasa oruç tutup senin için direnmeye devam ediyorlar. Başlarına ne gelirse gelsin, ''Elhamdülillah'' diyebiliyorlar. İşte gerçek teslimiyet budur. Bizler, teslimiyette Filistinli bir çocuk kadar bile olamayan biz Müslümanlar. Küçük ve bir o kadar da dünyalık mesele için çok üzülüyor ve gözyaşı döküyoruz asıl derdimiz İslam olmalıydı, asıl derdimiz,
Ey Kudüs sen olmalıydın…
Ben Aksa'yım; bağrında, torunu şehit düşmüş bir dedeyim, dilimden dökülen tek kelam Elhamdülillah! Torunundan hatıra diye küpeyi yakasına takmış. Gözlerini öp öp doyamayan bir dedeyim.. Onu; şehit torununu anlatırken yüzünde güller açan o dedeyi görmeli tüm dedeler ve torunlar…
Ben Aksa'yım; yüreğinde, çocuğu şehit düşmüş doktor bir babayım, gözümden yaşlar dökülse de dilimden dökülen tek kelam Elhamdülillah! Eşimin ise tek isteği oğlumuza son kez sarılmak, son kez öpmek, son kez koklamak, saçını son kez okşamaktı. Belki de son kez aç karnını doyurmaktı. Eşim, sadece sıkı sıkı sarılabildi… Ben Aksa'yım, kollarımda, anne babası şehit düşmüş bir evlat var. Bir kardeşi kucağında, bir kardeşi bacağına sarılmış. Bir evlat, gözünde tek damla yaş yok, kendini zor tuttuğu belli ama kardeşleri için dik durmak zorunda ve onun da şöyle söylediğini işittim ''onların anne babası benim artık, İnşaAllah onlara güzel bir hayat sunabilirim.'' Sen ne güzel bir ablasın ki kendi acını unutup kardeşlerine kol kanat geriyorsun. Ne kadar şanslı kardeş onlar. Acısını tüm dünyaya duyurmaya çalışan bir gazeteci gördüm tüm ailesi ve dört kardeşi şehit düşmüştü ama o senin sesin olmaktan vazgeçmedi, teslimiyetin en güzeli. Ben Aksa'yım, kalbimin tam ortasında, bir anne var hastanede yaralıları tedavi ederken, sedyede şehit bir kız görüyor ilk başta sedyede yatanın kim olduğunu anlamıyor ama sonra bir tufan kopuyor, bu benim kızım diyor, bu benim kızım. Tüm İslam ümmetini Allah'a şikayet ediyor. Yürek nasıl dayanır bu acıya. Yine de dilinde dökülen tek kelam Elhamdülillah! Bir baba vardı çocuklarını poşete dolduran, bundan daha zoru var mı? Kılına zarar gelmesini istemediğin evlatlarının uzuvları poşetin içinde.
Ben Aksa'yım, kucağımda, kardeşlerini, abilerini, ablalarını, arkadaşlarını, anne babasını kaybeden yiğit çocukları gördüm. Hepsi Aksa'ya feda olsun diyordu. Bir çocuğu işittim ki şöyle söylüyordu ''Bizi bombayla korkutabileceklerini sanıyorlar, vallahi korkmuyoruz, buradan asla gitmeyeceğiz.'' senin çocukların bile cesur
Ey Aksa. Bir baba, ''bu evi yapmak için kırk yılımı verdim'' diyordu. Kırk yıllık emek tek seferde yok olmuştu. Ben Aksa'yım, içimde, beraber şehit düşen nişanlılar var. Ne hayalleri vardı o genç kızın. Aksa için yeni nesiller yetiştirecekti belki de, peki ya o genç adamın hayalleri, sahabeler gibi Allah için cihat eden çocuklar yetiştirecekti, Allah için Aksa için her şeyden vazgeçmeyi bilen yiğitler. Babası vefat edince ağlaya ağlaya ''Aksa'ya feda olsun'' diyen çocuğu gördüm, arkadaşına ''baban belki şehit olmuştur'' diyen küçük yetimi gördüm, ağlaya ağlaya ''Allah'ım sen yardım et'' diyen çocuğu utanarak izledim. ''Babacığım neredesin, sana ihtiyacım var'' diyen çocuğu gördüm, babamla güzel vakit geçirmeye utandım, ailesinden herkesi cennete yolcu eden çocuğun çaresizliği gözümün önünden hiç gitmedi, yemek sırasında en sona kalan ve eve götürecek bir şeyi olmayan çocuğun çaresizliği boğazımı düğümledi, çocuklarının, belki de torunlarının veya anne babasının bedenini göremeyenleri işittim, küçük çocukların elleri kollarına isimlerinim yazıldığını izledim ağlaya ağlaya, yaralanan oğlunu narkoz olmadan tedavi eden babanın, oğlu acıdan şehit olunca hissettiği acıyı iliklerime kadar hissettim, ''benim evladım açtı'' diyen annenin feryadı yürekleri yaktı… Gerçi Aksa'da şehit olan her çocuk aç girerdi toprağın o soğukluğuna. Bu kadar acıya, bu kadar hüzne rağmen Ey Aksa'm hepsi senin için dimdik ayaktalar. Ne oluyor size ey Müslümanlar! Ne zaman uyanacaksınız uykunuzdan, ne zaman, ne zaman özünüze dönecek ruhunuz ve bedeniniz. Ne zaman islam için, Aksa için birlik olacaksınız. Dursun Ali Erzincanlı'nın da şiirinde dediği gibi ''iki milyarız ama yok hükmündeyiz.'' az daha dayan Aksa'm elbet seni bu zulümden kurtaracak yiğitler de vardır az daha sabret. Öyle arslan çocuklar gördüm ki sende ey Aksa! Korku nedir bilmeyen, ölüm derken bile korkmayan, ne olursa olsun buradan gitmeyeceğim diye korkusuzca bağıran. Bu çocuklar bana Selahattin Eyyubi'yi hatırlatıyor, bir zamanlar marangozun minber yaptığını görüp ne için olduğunu sorunca, Aksa için demişti marangoz, iyi de Aksa fethedilmemişti o zaman, marangozun görevi minber yapmaktı, Selahattin Eyyubi'nin görevi ise Aksa'yı fethetmek. Öyle nesiller yetiştirmeliyiz ki, daha küçükken Aksa bilincinde olan, kendisini öldürmeye geleni, diriltebilecek bir nesil.
Ey Aksa'm sanmasınlar ki sende sadece ölümler, acılar, kayıplar, çaresizlikler, gözyaşları, hayata geçirilemeyen hayaller var. Tüm gücümle haykırıyorum. Bağrında yetişen öyle güzel, güçlü, korkusuz Allah'a bağlı yiğitler var. Arslan yiğitler bir o kadar merhametli ve şefkatli, öyle yiğitler ki ellerindeki, ceplerindeki tek silah taş, dillerinde tek kelam ''Allah'tan başka korkumuz yok.'' Hele öyle bir yiğit gördüm ki sözü yumuşak bakışı sert, Hz. Hamza gibi yürüyüşü düşmanı korkutan, Hz. Ömer gibi düşmana korku salan, Sad b. Muaz gibi öne atılan, Musab b. Umeyr gibi yiğit olan, kılıcını Hz. Ali gibi korkusuzca düşmana sallayan, Halid b. Velid gibi ordunun başında olan, Hz. Ebu Bekir gibi merhamet timsali olan, düşmana kin besleyen ama halkına çok merhametli olan. Öyle ki düşman esire bile merhamet eden. İslam kaidelerinden asla taviz vermeyen bir ordu. Her anaya nasip olmaz böyle yiğitler doğurup yetiştirmek. Her attığını vuran, düşmana korku salan.
Öyle ki düşman hayaletlerle savaştığını düşünmeye başlar oldu. Ey Aksa senin güzel şehrin Gazze'ye girmeye çalışan düşman cesediyle ya çıkıyor ya çıkamıyor. O kadar komik ki halleri, kendi kendilerine bile gülüyorlardır. Belki de ağlamakla meşgullerdir kim bilir. Bizim yiğitler şehit düşünce bizler sevinç naraları atarken, onlar üzüntüden hüngür hüngür ağlıyorlar. Cehenneme gideceklerini biliyorlar. Bizler ise cennete gideceklerini bildiğimizden o kadar mutluyuz. Bizim ordumuz gücünü imandan alan yiğitlerden oluşuyor, sahabe gibi sadece Allah'tan korkan, koşarak gidenlerden, böyle bir orduya karşı kazanacağını düşünmekte tam bir ironi.
Ey Kafir! Sen hiç ölüme koşarak giden birini gördün mü? Gerçi görmeye ömrün yetmez. Sizler ancak kaybettiğiniz aklınızı doktorlarda bulmaya gidin. Güzeler güzeli can Aksa'm sen az daha sabret, sabret ki şanlı ordu senin duruşundan güç ve kuvvet alsın. Çocukların bağrında tekrar koşacağı günü umutla, yüzlerde hüzün yerine tebessüm olacak o gün. Çocukların bombalardan kaçmak yerine kardeşleriyle, arkadaşlarıyla kovalamaca oynarken kaçacakları zamana kadar bekle. Annelerin taş üstünde acele acele ekmek yapmak yerine mutfaklarında sakin sakin, çocuklarının istediği yapacakları günü, ablaların kardeşlerine anne değil de bir abla olup saçlarını örüp, oyunlar oynadığı günü, babaların çocuklarıyla gezeceği günü, içinde kirli insanlar yerine, temiz insanların Allah'ın huzuruna çıkacağın günü bekle. Sanma ki o gün geride. Hayır, hayır vallahi o gün çok yakın. O günü görür gibiyim
Ey Aksa'm sende o güne hazır ol. Artık zulüm sona erecek. Yiğitler senin bağrında savaşırken bize de düşen, Peygamber (s.a.v) hadisi gibi elimizle, dilimizle ve kalbimizle zulmü durdurmak.
Ey Müslümanlar! Uyanın, uyuma zamanı değil dirilme zamanı. Ayağa kalk ey Müslüman! Elinden ne geliyorsa onu yap. Benim yapmamla ne olur deme bir kişinin neler yapabileceğinden haberin olsaydı emin ol ki hiç uyumazdın. Şeyh Ahmed Yasin tek kişi değil miydi ki? Ama o tüm insanlığı ayağa kaldırdı. Tekerlekli sandalyede olması onun savaşmasına engel olmadı. Belki el ve ayaklarıyla bir şey yapamıyordu ama diliyle Filistinli yiğitlerin cesaretini ve intikamını diri tuttu ve şanlı orduyu kurdu. Şeyh Ahmed Yasin'in adını duyan zalimler tir tir titriyordu. Ondan o kadar çok korktular ki ona pusu kurup şehit ettiler. İşte Müslüman! Sana en güzel örnek Şeyh Ahmed Yasin, daha ne bekliyorsun savaşmak için. Kudüs'e gidip savaşmana gerek yok, senin işin burada savaşmak. Nasıl mı? Tabi ki de boykot ederek, ''aman ben almasam ne değişecek'' deme, senin benim almamla ne değişen bir şey olmamış olsaydı iflas etmezlerdi. Yahudi malı alıpta kardeş katili olma. Nasıl hesap vereceğini düşün.
Ey Yahudi! Filistinlileri öldüreyim derken tüm dünyayı Filistin yaptın. Dünyanın kalbi Filistin diye atıyor. Her yerde ''Özgür Filistin'' sloganları. Tüm sokaklar Filistin bayrağı oldu. İnsanlar Filistine sevgi; İsraile nefret duyuyor. Küçük çocukların kalbi Filistin diye atıyor. Konuşmayı yeni öğrenen çocuk ''Özgür Filistin'' derken zıplamayı yeni keşfeden çocuk ise Filistinli kahramanların dansını taklit ediyor.
Ey Yahudi soysuzu san kötü bir haberim var, tüm dünyaya savaş açmak zorundasın gerçi o yürek sende var mı o da meçhul. Sende artık sonunun geldiğinin farkındasın ama rezil olursun korkusuyla söyleyemiyorsun. Senin de sonun yakın az saha bekle, ölümlerden ölüm beğen. Aksa'nın sana kalacağını mı düşünüyorsun, Allah hiç senin eline bırakır mı sanıyorsun. Can Aksa'm sen sabırla, umutla bekle. Müslümanlar olarak bahçende namaz kılmamız çok yakın. Seni ölene kadar yaşatacağıma söz veriyorum güzeller güzeli Aksa'm. Emanetleri en iyi muhafaza eden Allah'a emanetsin. Sümeyra Bakır.
What's Your Reaction?






