Misafir YazarYazarlar

Ümmetin Elif’i

Ümmetin Elif’i

Uhud’a basan ayaklarıyla ilerliyor ruhsuz betonda.Her adımında bir güzellik açıyor arz.Gök,hiç olmadığı kadar mavi.Ve rahmet dolu bulutları.Kuşlar…Kanat çırparak karşılıyorlar onu.Güneşi selamlıyor.Atası İbrahim’in baktığı gibi bakıyor.Bu güneş,çok da ısıtmıyor onu.Neden Medine’ye doğan güneşe benzemiyor ki?Neden onun heyecanı gibi tebessüm etmiyor yukardan?Âh.Bir bilse.Biz,kalbini çok kırdık o güneşin.Hergün ceza gibi doğuyor artık biz şükürsüzlerin üzerine.Güneş,üşütür mü hiç insanı;mahkûm eder mi karanlığa?

Sokaklar…Medine günleri geliyor aklına.Hani barışın,sevginin,muhabbetin havada uçuştuğu;İslâm’ın sadâsının her yeri sardığı zamanlar…Yürüyor.Adımları rahmet saçıyor yere.Az ilerde yarı çıplak bir kadın ilişiyor gözüne ve mübarek gözlerini indiriyor yere.Titremeye başlıyor bedeni.”Allah’ım!Ben bu ümmetin kadınlarına tesettürü anlatmadım mı?” diye hayıflanıyor bir süre.Kaldırıyor başını.Donuk halde yürüyen asık suratlı insanlar…Başında başörtüsü olup vücut hatlarını ortaya çıkarmış daracık bir kıyafet giyen kadın…Cennetin kokusunu dâhi alamayacaklar demişti değil mi?Kokusundan dâhi mahrum olacağımız cennet.Bu gidiş nereye?Bu ümmetin gençleri nerede?Allah Rasûlü onları arıyor.Hani Muazlar,hani Musablar,hani Zeydler?Hani bu ümmetin Esmaları,Meryemleri?Ezan sesi…Bir anda duruyor Allah Rasûlü.Kendinden geçiyor.Gözlerinden akan yaşlar,yanaklarını yakıyor.Bu gözyaşlarında,bir dünya var.Cennetin ırmağı belki de o yaşlar.Bu ses…Allahuekber…Derin bir nefes alıyor Allah Rasûlü.Bu ses,şuna işarettir ki: Bu topraklarda hâlâ tek olan Allah’a inanılıyor ve ahiret unutulmuyor.Ve bu topraklarda İslâm hâkim.Bilmiyor ki Allah’ın Habibi;pislik içinde olan kalbimize ne hâkim,orada İslâm’a ne kadar yer var,hakikat uğruna vazgeçebildiklerimizin yeri ne kadar,ölümü ne kadar yaşıyoruz orada,bilmiyor.Bir ümit.Bir evin önünde duruyor kutlu nebî.Kapıyı çalıyor usulca.Küçük bir kız çocuğu açıyor kapıyı.Fâtımasına ne kadar da benziyor.Küçük kız,gülümseyerek bakıyor ona.İçeri buyur ediyor.İçeri giriyorlar.Küçük kız,Ona bir yer gösterip oturmasını istiyor.Ve başlıyor anlatmaya:”Biz Müslümanız ama pek bir şey yapmayız.Günümüzün çoğunu şu duvardaki kutuya bakarak geçiririz.”Allah Rasûlü küçük kızın işaret ettiği yere çeviriyor mübarek gözlerini.”Ona televizyon deriz.Onda her türlü günah vardır.Sen bize vaktin ne kadar önemli olduğunu anlattın ama biz hiç vaktimizin kıymetini bilmiyoruz.Bak,şu duvardaki Kurân.Orda asılı durur,hep yükseklerde tutarız ama sadece Cuma günleri açıp okuruz.Hatta sadece okuruz.Üzerine düşünmeyiz,bize ne anlatmak istiyor umrumuzda olmaz.Bu odadaki eşyalar sana da çok geldi mi?Biz,hep bu dünyada kalacakmışız gibi eşya biriktiririz.Hani senin yaşadığın zamanda putlara tapıyordular ya,bizim bir putumuz da paradır.Biz Allah’a iman ettiğimizi söyleriz ama beş vakit namaz kılmayız.Hep yalan konuşuruz.Oysa ki sen,yalancıları Allah sevmez demiştin.”Küçük kız cebinden bir şey çıkarıyor: “Buna da telefon diyoruz.Kilometrelerce uzaktaki bir insanla hemen iletişim kurabiliyoruz ama kalplerimizle kurduğumuz iletişim yok artık.Hemhâl olmak,dertleşmek,bir insanın dizinin dibinde oturup onu dinlemek yok artık ey Allah’ın Rasûlü.Sen bizim için çok dua ediyormuşsun,babam öyle anlattı.Çocukları da çok severmişsin,beni de sevdin mi?”Allah Rasûlü kızın yüzüne sevgiyle bakıyor ve kendini dışarıya atıyor bir anda.Küçük kızın anlattıkları kafasında dönüyor.Ümmetinin hâli,içini yakıyor.

Koşmaya başlıyor Allah Rasûlü.Ayaklarına bir ümmet gücü geliyor.İslâm’a dâir bir iz yok mu?Hani,nerde yaşanıyor bu kutlu din.Neden bu kadar ruhsuz burası.O küçük kız,haklı mı?Allah’ım,ümmetim yanıyor.Bir damla su.Rahmet yağıyor gökten.Artık bulutlar,bu sevgiliye rahmetini bırakıyor.Allah Rasûlü ileriye bakıyor.Cebrail orada.Hani Taif’te taşlandığında ona: “Sen iste,şu dağları üzerlerine çöktüreyim!” diyen Cebrail.Yine böyle bir teklifle mi geldi acaba?”Bak,ümmetinin hâline bak?Miras bıraktığın İslâm’a ne kadar sahip çıkıyorlar bak!” diye şeyler mi söyleyecek?Cebrail sesleniyor ona: “Ey Allah’ın Peygamberi!Ümmetin paramparça oldu ama sen Elif gibisin,topla onları.”Allah Rasûlü daha hızlı koşmaya başlıyor.Yağmur taneleri daha bir şevkle düşüyor üzerine.Yarışıyorlar birbirleriyle sanki.Adımları çiçek bitiriyor bastığı her yerde.Dünya güzelleşiyor.Artık güneş,ısıtıyor üşüyen bedenini.O rahmet peygamberi,o ümmetinin elinden tutan peygamber.Ümmeti için o müthiş yangına koşuyor.

Şiddetle açtı gözlerini Allah Rasûlü.Gördüğü bu rüya bedenini kas katı hâle getirmişti.Gözlerinden düşen bir iki damla yaşı hissetti.Kalktı olduğu yerde.Bir Medine sabahına uyanmıştı.Dilinden istemsizce dökülen bir ifade:Ümmetim…Ve Cebrail’in ona söylediği sırlı söz: “Sen Elif gibisin.” Ümmetin Elif’i olmak zordu.Açtı ellerine semâya ve yalvardı semânın sahibine: “Ya Râb!Onlar bilmiyorlar.”Ve son nefese kadar sürecek tebliğ görevi tekrar başladı onun için.

Allah’ın selâmı üzerine olsun Ey Allah’ın habibi!
(Misafir Yazar)

Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir