Yeni bir söz gerek bize ; bizi, bize getiren yeni bir söz!Bu söz bazen bir cümlede, bazen bir kitapta, bazen bir ağaçta, bazen bir esintide , bazen bir çocukta , bazen de bir bakışta… Öyle bir söz olmalı ki doğruyu yanlıştan , Hakk’ı batıldan ayıran . Söz diye geçme , söz ; insanda yeni ufuklar , yeni yollar açar . Söz ; kimi zaman kükreyene sükût , kimi zaman sabredene selamet… Söz de sırlar , kızgınlıklar , çaresizlikler , umutlar , yorgunluklar ve kırgınlıklar gizlidir. Şirke götüren , küfre çağıran sözlerde var. İnsanoğlu bazen sözdeki sırrı anlayamıyor , kulağına hoş bir nida gibi geliyor. Bazen yaptığı bir hatada bazen de karşı karşıya kaldığı bir olayda o sözün sırrına vakıf oluyor. Kulağına hoş gelen o söz aslında ona zarar verecek kötü sözlerden biri oluveriyor. Bazen yaptığımız şeylere anlam veremeyiz “ben bunu nereden öğrendim , nereden duydum , yapıyorum ama nasıl ve nerede öğrendiğimi bilmiyorum ” gibi sorular sorarız kendimize, işte burada da elimizde olan telefonlar , evimizde olan televizyonlar devreye giriyor. Bir şeyler izlerken , dinlerken kulağımıza hoş gelen o sözler, aslında kalbimize , vicdanımıza , yaşantımıza hatta bazen de bedenimize zarar veren nahoş bir söz. Yeni nesil olarak en büyük sorunumuz çok çabuk sözün etkisinde kalmamız. Bu da zannımca izlediğimiz her şeyin doğru olduğuna inanmamızdan geliyor. Yanlış veya yanlış olabileceğini araştırmaya bile tenezzül etmiyoruz. Çünkü karşımızdaki sözcükleri öyle büyülü kullanıyor ki farkında olmadan kendimizi o büyüye kapılmış buluyoruz. O sözün bizi kandırmak için bir büyü olduğunu anladığımızda ise iş işten geçmiş oluyor bazen. O sözlerin bazıları yaşantımıza etki ettiği için, o yaşantıdan da vazgeçmek zor olduğu için geri dönülmesi zor bir yola giriyoruz. Bilinçli olmak tam da bu anlamda çok önem kazanıyor. Bilinçli olan her insan kulağa ve gönle hoş gelen sözlerden kolay kolay etkilenmez. Neyin ne için söylendiği, söylenilen şeyde ne amaçlandığı çok önemli. Biz gençler, anne babalar olarak bu kadar etkileniyorsak, sussun diye ellerine telefon , tablet verdiğimiz , televizyonun karşısına oturttuğumuz çocuklarımız nasıl etkileniyordur kim bilir. Onlar için durum daha vahim zihinleri daha taze ve boş olduğu için ne verirsen onu alıyorlar. Sıfırdan alınmış taze bilginin de kalıcılığı her zaman yüksektir. Doğru bilinen yanlışı düzeltmekte çok zordur. Çocuklar bir fidan gibidir can suyunu severek verirsen mis kokulu bir meyve olur ama can suyunu büyüsünde rahatlayayım düşüncesiyle verirsen de , fidanın daha meyve vermeden solar gider. Çocuklarımız bizim geleceğimiz onlar için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Aldığımız kitapları, izlettiğimiz çizgi filimleri tıpkı bir dedektif edası ile incelemeliyiz. Çocukları nasıl kandıracaklarını , nasıl manipüle edebileceklerini biliyorlar. Bazen bir çizgi filmde, bazen kitaptaki bir resimde çocuğa vermek istedikleri mesajı veriyorlar. Bu verdikleri mesaj çocuğun zihninde kalıyor ve zamanı geldiğinde zihni onu harekete geçiriyor. Sonra kendimizi “aslında çocuğum böyle değildi , böyle şeyler yapmazdı , bu nedir bilmezdi , nereden öğrendi bilmiyorum ki” derken buluruz. Çocuk sadece anne babanın yaptığını taklit etmiyor kimi görse, kimi duysa taklit ediyor. Çocuk rol model olarak öncelikle anne babaya bakar. Onlar ne yaparsa onu yapar. Çocuk senin yapmadığın şeyi yapmaz. Kitap okumuyorsun ama çocuğuna okumasını söylüyorsun, sence ne kadar etkili olabilirsin. Çocuğuna bir şey yaptırmak istiyorsan onu önce kendin yapmalısın. Hz. Ali “Çocuklarınızı kendi çağınıza göre değil, onarın yetişeceği çağa doğru yetiştirin ” diye buyurmuştur. O yüzden önce kendimiz yetiştirmeye odaklanacağız, kendimizi yetiştirmek çocuğu yetiştirmek demek… Geleceğe iz bırakmak istiyorsak , iyi işler yapan, doğruyu yanlıştan ayıran , en önemlisi de yaptıklarını Allah için yapan bir nesil yetiştirmeliyiz. O güzelim nesli telefonlara hapsedersek geleceğe iz bırakmak bir kenara yönümüzü zor bulur bir hale geliriz. Batı , çocuklarına değerlerini , formlarını , dinini , yaşantısını nasıl işliyorsa biz de aynısı yapmalıyız. Çocuklarımıza , özümüzü , bizden önceki nesilleri , formlarımızı ,yaşantımızı bir nakkaş edası ile çocuklarımıza işlemeliyiz. Çocuk, sözden çok davranışa bakar. Yaptıkların çocuğun zihninde daha kalıcı hale gelir. İyi yetişmiş bir çocuk büyüdüğünde sözlerin büyüne kapılmaz. Kapılsa da tesiri çabuk geçer, çünkü çocuk küçükken o bilinçte büyümüştür. Bu anlattığım şeyler sadece büyülü sözler için değil, her şey için geçerli. Çocuk merhametli , saygılı , anlayışlı… bir anne baba görürse aynı vasıflar çocukta da olacaktır. Günümüzün en büyük soykırımını görüyoruz , görüyoruz diyorum çünkü sadece izliyoruz. Bizim yapacağımız en büyük savaşta boykot. Ve dikkat ettiyseniz , en çok çocuklar dikkat ediyor boykota , çünkü anne babdan veya çevresinden boykota karşı aşırı bir hassasiyet görüyor. Bir çok yetişkinden bu hassasiyeti görmek çok zor maalesef. Çocuklara karşı yaptığımız en büyük yanlışta , sordukları sorulara kaçamak cevaplar vermek veya anlattığımız şeyleri yarım yamalak kaçamak cevaplar vermek. Çocukta bir bilinç oluşturmak istiyorsan onun dilinden anlayacağı şekilde anlatmak en doğrusu olacaktır. Filistin’i , Doğu Türkistan’ı , insanlığa yapılan tüm zulümleri sen anne ve baba olarak doğru bir şekilde anlatmalısın ki çocuk başkalarından yanlışını öğrenmesin. Bunu unutmamalıyız ki bizim boş bıraktığımız her alanı bizim istemediğimiz kişiler mutlaka dolduracaktır. Gençlerde çok sık gördüğümüz şey değil mi bu , bizden alamadığı her şeyi başkasında alan bir gençliğimiz var. Ve evet her ne kadar “z” kuşağı diyerek tüm suçu gençlere yüklüyor olsak da bizim suçumuz da büyük. Çünkü ona karşı hep bir boşluk bıraktır. Ona yeteri kadar bilinç veremedik. Nasıl çocukları boş bırakmamamız gerekiyorsa aynı şeyi gençler için de yapmalıyız. Doğrusuna doğru yanlışına yanlış demeliyiz. Çoğu anne baba da şunu görüyorum maalesef ki “aman canım genç o ne olacak , biz de gençken böyleydik , bizim gençliğimiz de böyle şeyler yoktu , genç canım bunlar yapacaklar tabii ne var bunda ” bunları söylemek , yapacağı şeylerde hem cesaret verecek hem de bir kılıf olacak. Gençler önemli , onları sıkı sıkı tutmalıyız. Olaylara onların gözünden bakmalıyız eğer bunu yapamıyorsak , konu ne olursa olsun onu dinlemeliyiz. Ama yaptıkları şey yanlış ise onları desteklemek yerine doğru olanı anlatmalıyız. Gençlerle uğraşmak , çocuklarla uğraşmaktan daha zor ama sabırla olmayacak şey yoktur. Gençlikten ümit var olmalıyız. Gençlik zannettiğimiz gibi yok olmuyor , tam aksine küllerinden , değerlerinden , yaralarından doğrulan bir gençlik var. Gençlerden ümit kesmek bizleri büsbütün bir hengameye sürükler. Bizlere gösterildiği gibi gençlik ölmüyor , evet değerlerini , yargılarını… unutan gençler de var. Bir bakıma onların bu halde olmasında bizim de parmağımız var. Çünkü onların ilgi duyduğu alanları boş bıraktık. Onları içi dünyalarında yaşadıkları o arayışla , bir yere sığamama hissi ile baş başa bıraktık. Bu hengameden sağlam çıkan gençlerde ise anne babanın , sağlam bir arkadaş ortamının verdiği desteği görüyoruz. Her şeyde olduğu gibi burada da anne babanın çocuğa olan yaklaşımını görüyoruz. Her şey önce aile de bitiyor sonra da bizler de , öyle bir yaşam sürmeliyiz ki karanlıkta yolunu kaybeden her gençlik , bizi o karanlığa ışık tutan biri olarak görmeli. Belki büsbütün karanlıktan çekip alamayız ama en azından yolunu aydınlatabiliriz. Bir gencin kendi yaşıtı olan, başka bir gençte İslâm’ın hassasiyetini görüp imrenen sonra da İslâm ile şereflenen gençlerimiz de var. Bence yaptığımız en büyük yanlışlardan biri de, gençlere hor gözlerle bakmamız. Yaptıkları her şeye karşı çıkmamız, onları yaptıkları yanlış konusunda hırslandırıyor. Sözden bahsettik ama gençlerin söz söylemesine izin vermiyoruz, dinlemiyoruz. Çünkü sabrımız gelmiyor dinlemeye , her sözleri gözümüze batıyor. Halbuki her gencin derdi dinlenilmek. Kendini anlatamayan genç bambaşka yollara gidiyor. Anne babalar çocuklarını kendi hallerine bırakıyor , konuşmuyor , kontrol etmiyor , ne yaparsa yapsın bana iş çıkarmasın da ne olursa olsun. Ah ah sonra gençlere kızıyoruz değil mi? Sen, senden beklenilen ihtiyacı karşılamazsan, çocuk onu dinleyen başkalarınıbulur. Sonra sende çocuğum neden böyle oldu der durursun. Çocuğuna sahip çıkmayan her anne baba , çocuğunun geleceğine bir kara bulut gönderir. Şimdiki gençler anne babalarından bir şey sakladıkları gibi , bir dertleri olduğunda ise anne babasına söyleyemiyor , çekiniyor. Bunun sebebi anne babanın “ne olursa olsun ben seni seviyorum , yanlışta yapsan senin yanındayım ( bu asla yanlışını kabul etmek değil ) , seni korumak için elimden geleni yapacağım… ” güvenini vermediği için. Genç kızlarda bu daha çok belli oluyor. Baba sevgisi görmeyen kız yanlış kişilerden sevgi bekliyor , yanlış sevgiden doğanları da ne yazık ki hep beraber izliyoruz. Anne ile dertleşemeyen kız , dostu sandığı arkadaşlarına güvenip dertleşiyor ama sonra anlattıkları yüzünden aşağılanıyor. Erkek için daha zor. Çünkü erkek bu boşluklarda, nefsinin ve şeytanın da yol arkadaşlığı yapmasıyla beraber yanlış yollara düşüyor. Onu o yoldan çekip almakta her zaman kolay olmuyor. İşte tüm bu sebeplerden dolayı söz çok önemli, sözün önemli olduğu kadar nasıl söylendiği de önemli. Gençlerin söz dinlemeye de tahammülü yok artık her şeyi x2 de izliyorlar. Söz çabucak bitmeli yoksa dinlemeye tahammülleri yok. Hızlı hızlı söylenen sözde bir tesir kalır mı? Her şeyi çok çabuk tükettiğimiz gibi sözü de çok çabuk tüketiyoruz. Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v) , Sahabeler , Alimlerimiz , büyüklerimiz sözü çabuk tüketmemişler. Tane tane, yavaş yavaş söze anlam kata kata konuşmuşlar. Karşıda dinleyenler de şikayetçi olmamışlar bu durumdan. Sabırla , büyük bir iştiyakla dinlemişler. Eskiler söze bu kadar değer verirken bizlere ne oluyor da sözün değerini yitiriyoruz. Hükmünü yitiriyor mu sözler , içi boşaldı cümlelerin. Şöyle içi dolu olan sözleri , sohbetleri doya doya dinlemeye hasret kalmışız. Dert sahibi insanlarla oturup, derde derman olacak sözler işitmeyi ne kadar da özlemişiz. Gerçi şimdi ki derdimize söz söylemek pek bir şey ifade etmiyor artık. Derdimiz Filistin , Gazze , Mescid-i Aksa… söz söylemek yetmiyor artık , sözle beraber büyük bir uyanış da gerekiyor. Bu uyanış da ancak gençlerle mümkün , gençlerin olmadığı her iş yarım kalır. Gençlerdeki azimle büyüklerdeki söz birleşince büyük bir direniş furyası başlar. Sahabe efendilerimizin büyük ir çoğunluğu da gençlerden oluşuyordu. Hepsi de Peygamber Efendimizin (s.a.v) , büyüklerinin sözlerini dinleyip , büyük bir azimle çalışıyorlardı. O sözlerden aldıkları şevkten dolayı daha da azmediyorlardı. Tabi ki de onlar gibi olamayız ama onların yolundan yürüyebiliriz. Biz gençlerin elinden tutun “bunlardan da bir şey olmaz ” demeyin. Biz gençlerin , siz büyüklerin sözüne , yoluna , sevgisine çok ihtiyacımız var. Bizi koruyun , bizlere ; bizi diriltecek sözler söylemeyi ihmal etmeyin. Umulur ki belki birimizin uyanışına vesile olursunuz. Uyanan o bir kişi de tüm gençliği uyandırır. Arada sizlere kızıyor , sitem ediyorsak da affedin bizleri. Tüm bunlar sizi , sözlerinizi anlamadığımızdan. Elbet bir gün sözlerde , kalplerde , fikirlerde , uyanışlarda , dirilişlerde bir olacak. Ey Gençlik! Kendinizden ümit var olunuz. Pes etmeyiniz , yıkılmayınız. Siz isteseniz Allah’ın da izniyle dağları yerinde oynatırsınız. Kendinize güveniniz tam olsun. Kimsesin şevkinizi kırmasına , ümitlerinizi yok etmesine izin vermeyin. Doğru yolda , doğru yerde olduğunuza emin olunuz. Kulaklarınızın doğru söz işittiğine , dudaklarınızın doğru söz söylediğine emin olunuz. Gevşemeyin! Her daim diri ve canlı olunuz. Hiç bir zaman pes etmeyiniz. Her şeyden bilgi sahibi olunuz. Sizler ; siz gençler bizim geleceğimiz , umudumuz ve kahramanımızsınız. Kahraman dediysem sahte olanlardan değil. Ebu Ubeyde , Yahya Sinvar , İsmail Haniyye , Şeyh Ahmed Yasin gibi gerçek kahramanlar. Kimi zaman sözünle , kimi zaman suskunluğunla , kimi zaman öfkenle… her daim doğrunun , mazlumun yanında , zalimin ise karşısında ol. Unutma tüm mazlum ümmet sizden umutlu. Umudunuzu yitirmeyin. Sizlere çok ihtiyacımız var , bizleri yarı yolda bırakmayın. Sağlam dostluklar kurun. Yanlış yola götürenden uzak durun , belki bir gün sizden feyz alıp doğru yolu bulur. Sen doğru olmaktan vazgeçme kimin kalbine dokunacağını bilemezsin. Doğru sözlü olman, doğru sözü söyleyenle olman , doğru yolda olan , Hak için ilerlemen , mazlumun yanında olman , her daim diri ve canlı olaman duası ile… Bir olan Allah’a emanetsin Ey Genç!
Yazdıklarım önce kendi nefsimedir.
Sümeyra Bakır
Zamanın Silahı Söz
Shares: