2. HemdemAsabihocam E-Dergi

Yedi Şehit Annesi Hz.Sümeyra (r.a.)

İslâm Allah Rasulünden önce ulaşmıştı Medine’ye. Herkes sevinçle, aşkla, muhabbetle karşılamıştı bu yeni dini. Bunlardan bir de Neccaroğullarından Sümeyra annemizdi. Asıl adı Afra binti Ubeyd ama araplarda bazen lakaplar ismin önüne geçmiştir Sümeyra annemizde de öyle olmuştur. Ensardan dı Sümeyra annemiz. Kendi soyundan biriyle evlenmiş, üç yiğit dünya’ya getirmişti. Bu yiğitlerin en büyüğü Avf, ortancası Muaz ve en küçükleri Muavviz. Sümeyra annemiz Rasulullah’ı çok sever öyle çok severmiş ki hicretten önce Mekke’de geçirdiği on üç yıllık hayatını çok merak edermiş, neler yapardı, bir günü nasıl geçerdi, tebliğ ederken yaşadığı sıkıntılar nelerdir. Ve bir karar almıştı annelerin annesi, her gün muhacir kadınların günlük işini yapacak ve onlardan ücret olarak ise Allah Rasulü hakkında bir kaç bilgi alacaktı. Tabii o zamanlar erkekler Peygamber mecliste bir şey anlatmışsa, Cibril-i Emin yeni bir ayet indirmişse, Allah Rasulü bir şey hakkında bir hüküm vermişse hanelerine geldiklerinde tüm bunlarını eşlerine ve çocuklarına anlatırlardı. Onun içindir ki Muhacir kadınlar Allah Rasulü hakkında neredeyse her şeyi bilirdi. Günümüzde öyle mi? Tabi ki değil, artık robotlaştık yemek yenir ve otururlur koltuklara ellerde telefon tek bir muhabbet bile yok o zaman nasıl ilerleyecek bu ümmet, nasıl Asr-ı Saadette ki hanelerin muhabbeti olacak. Çocuklarımız Rasulullah sevgisiyle nasıl büyüyecek. Muhacir kadınlar kabul ederler Sümeyra annemizin bu isteğini. Yolumuz yoluna kurban olsun hangi kadın her gün böyle bir fedakarlık yapardı ki senden başka. Allah Rasulünün unutulmuş bir sünnetini hatırlatıyordu bize annelerin annesi, evinin sofrasını ilim suffasına çevirmişti.Rasulullah hakkında edindiği bilgileri hergün evinin suffasında eşiyle paylaşırdı. Bir gün eşi ve çocuklarıyla evinin suffa’sına otururken, muhacir kadınlardan yeni öğrendiği bir bilgiyi anlatıyordu eşine, kime anlatacağını çok iyi biliyordu annemiz eşine anlatacaktı çünkü çocukları pür dikkat onları dinleyip heybelerine almaları gereken her şeyi alıyorlardı. Konuşmaya başladı annemiz ” Ebû Cehil diye bir adam varmış Peygamberimizin on üç yıllık hayatında O’na hep eziyet çektirmiş. Bir gün Rasulullah namaz kılarken başına deve işkembesi bile koymuş. Sümeyra annemiz anlatmaya devam ediyor. Dedim ya çocukları heybelerine almaları gerektiğini alıyorlar diye. Ebu Cehil’in ismini duyar duymaz bu üç yiğit kendilerine söz vermişlerdi Ebû Cehil’i gördükleri anda öldüreceklerdi zira Rasulullah’a bu eziyetleri çektiren adamın yaşamaması gerekiyordu.
Hicretin iki’nci senesi Müslümanların Ramazanla ilk tanışmaları. Medine sokaklarında bir ses öyle bir ses ki yer sarsılıyor adetâ. Bu sesin sahibi Hz.Bilâl, buyuruyor ki “Allah Rasulü Bedir savaşı için yiğitleri çağırıyor.” Medine de bir hareketlilik var. Sümeyra annemizin hanesinde de bir hazırlık var. O üç yiğit savaş için hazırlık yapıyor. Dedim ya Sümeyra annemiz Allah Rasulünü çok seviyor diye, çocuklarını savaş için yolcularken şöyle tembihliyor ” Rasulullah’a bir şey olmasın” sen ne mükemmel bir annesin. Ah bu insanoğlu nereden nereye, şimdi o nasihatin yerini “kendine iyi bak, sana bir şey olmasın” aldı. Bu da zamanla kendinden başka kimseyi düşünmeye döndü, ondan’dır ki nerede yardıma muhtaç birini görsek yolumuz değiştirir olduk. Ve Bedrin meydanında Medine’nin yiğitleri hepsi birer arslan, Allah’tan başka kimseden korkmuyorlar onun içindir ki düşmana pusuda avını bekleyen arslan gibi bakıyorlar. O zamanın savaş adetine göre karşı guruplardan üçer kişi savaşacak ve savaş sonra başlayacak. Müşriklerden Utbe, Şeybe ve Velid öne çıkıyor. Allah Rasulü üç yiğidi meydana göndermek için arkasına dönüyor. Gözünü arslanların üstünde gezdirirken, yayından fırlayan ok gibi üç yiğit kalkıyor ayağa, bu yiğitler Sümeyra anamızın suffasında yetişen yiğitler. Avf, Muaz, Muavviz, o zamnalar daha on altı, on yedi, on sekiz yaşlarında daha küçücük gençler. “Biz Ya Rasululllah”, Allah Rasulünün yüzünde bir tebessüm. “Muavviz küçük O’nun yerine başkası gelsin” buyuruyor Rasulullah, Abdullah İbni Revaha atılıyor. “Ben giderim Ya Rasulullah.” Üç yiğidi gönderiyor bedrin meydanına, Utbe bakıyor bunlar Mekkeli değil, “Ey. Muhammed! biz Medineli çifçilerle, rençberlerle savaşmayız, bize denk düşenleri gönder. Allah Rasulü anlamıştır Utbe’nin niyetini, çağırır üç yiğidi, gözyaşları içinde gerisin geri dönerler. Kum (kalk) Ya Hamza, Kum (kalk) Ya Ali, Kum (kalk) Ya Ubeyde, üç arslan bedrin meydanında, Hz.Hamza ve Hz.Ali tek kılıç darbesiyle düşmanı yere seriyor, Ubeyde zorlanıyor, yaralanıyor Ubeyde, o zamanın savaş kuralına göre Hz.Hamza Ve Hz.Ali düşmanın etrafını sarıp öldürüyor. Ubeyde bedirin şehitlerinden oluyor. ” Ya Rasulullah şu meydanın en faziletli sevabını söyle ki onu yapayım o sevaptan mahrum kalmayayım” diyor Sümeyra anamızın büyük oğlu Avf, “Sevap senin yaptığındır dal düşmanın içine, bugün en büyük sevap budur” diyor Allah Rasulü. Avf düşmanın içinde hiç bir ok ve mızrak onu etkilemiyor. Bir ara kardeşleriyle karşılaşıyor. Savaşın en kızıştığı vakit Abdurrahman İbni Avf iki yiğit görüyüyor ikisi de birbirine çaktırmadan bir şey sormak istiyor. Sonun da biri yaklaşıyor Abdurrahman İbni Avf’a “Amca bana Ebû Cehil’i gösterir misin?” “Ne yapacaksın Ebû Cehil’i” diyor Abdurrahman İbni Avf, “Ey amca O Rasulullah’ın on üç yıllık Mekke hayatında hep eziyet etmiş, ben de kendime söz verdim O’nu gördüğüm yerde öldüreceğim ama ben O’nu tanımıyorum onun için bana gösterir misin?”, “Gördüğüm zaman göstereceğim” diyor Abdurrahman İbni Avf. Diğer iki kardeşte aynı şekilde Abdurrahman İbni Avf’a soruyor, üçüne de aynı cevabı veriyor. Hayran kalıyor Abdurrahman İbni Avf, gençlerin Rasulullah’ı bu kadar çok sevmelerine, bilmiyordu ki O gençler Sümeyra anamızın suffasında yoğrulmuş. Abdurrahman İbni Avf seslenir gençlere ve parmağıyla işaret ederek “Bakın Ebu Cehil orada başında kırmızı sarık olan” daha parmağını indirmemişti Abdurrahman İbni Avf, o üç yiğit yağız bir at gibi koşup Ebu Cehil’in etrafını sardılar. Avf yaralanmıştı ama savaşmaktan geri çekilmemişti. Ve Ebû Cehil yerde, ölmüştü Ebû Cehil, Hemen Rasulullah’ın huzuruna vardılar “Ya Rasulullah Ebû Cehil’i öldürdük”, Allah Rasulü’nün yüzünde bir tebessüm islâm’ın firavunu ölmüştü. Abdullah İbni Mesud’a seslendi Allah Rasulü ” Git bak gerçekten ölmüş mü?” Abdullah İbni Mesud gidip bakar ki Ebû Cehil yerde ama daha ölmemiş, çıkar Ebû Cehil’in göksünün üzerine, sorar Ebû Cehil “Kim kazandı”, Abdurrahman İbni Mesud buyur ki ” Allah düşmanı zâyi etti, islâmı yüceltti.” Bakın biz kazandık demiyor İslâm kazandı diyor. Peki biz bir iş yaptığımız da ne diyoruz “Ben yaptım” “Benim sayemde” oldu diyoruz işte burada her şeyi kaybediyoruz. Abdurrahman İbni Mesud kendi kılıcını atar ve Ebû Cehil’in kılıcını alır son nefesini de keser. Savaş bitmiş Medine’ye dönüş vakti Muaz ve Muavviz çok mutlu hem Ağabeyleri Avf şehit olmuştur hemde islâm’ın firavununu O’nlar öldürmüştür. Varırlar analarının yanına, verirler müjdeli iki haberi. Elhamdülillah Rabbim bana şehit anası olmayı nasip etti. Şehit olmak sahabe için bir aşk’tı, sevgiliye ulaşmak dı onun için şehit olmayı çok arzularlardı. Sümeyra anamız o kadar çok sevinmişti ki sanki tüm aile bireylerinin bu yolda gitmesi için yemin etmişti. Bir yıl sonra uhud savaşı için yiğitler toplanıyor. Medine de bir hareketlilik Sümeyra anamızın evinde de hazırlık var. Bu defa anamız eşi ve babasını da savaşa gönderecek, toplam dört kişi gidecek islâm için savaşmaya, Sümeyra anamız eşine dönerek “Peygambere bir şey olacak ve sen eve geleceksin vallahi seni eve almam”, aynı şeyleri babasına ve çocuklarına da söyler. Âh Sümeyra (r.a.) kim senin gibi yapabilir ki, hangi evlat babasını ölüme gönderirdi ki, hangi eş, kocasının ölmesini ister ki, hangi ana çocuklarının ölüsünü görmek ister. Kimse dayanamaz buna senden başka, sen en sevdiğinin yoluna feda ettin tüm sevdiklerini. Savaş kızışır Müşriklerden biri Muhammedi öldürdüm, Muhammedi öldürdüm diye bağırır. Ayneyn tepesinde Abdullah İbni Cübeyr komutasında ki askerler yerlerinden ayrılır. Hayır ayrılmayın der Abdullah İbni Cübeyr, Peygamber den daha haber gelemedi, gitmeyin geri dönün, kimse dinlemedi Abdullah İbni Cübeyri. Muhammed öldü nidâları Medine sokaklarına yayıldı. Sümeyra anamız korku ve üzüntüyle, fırtınaya kapılmış bir çiçek gibi uhuda koşar. Yolda durdururlar anamızı, bak Sümeyra bu baban Ubeyde İbni Salebe, babasının başına gider ” Allah şahadetini kabul etsin.” der. Ve sorar Me fuile bi Rasulullah (Siz bana Rasulullah’tan haber verin), mübarek gözleri Rasulullah’ı arar, tekrar durdurular anamızı, bak Sümeyra bu eşin Haris bin Rifah, eşinin başına gider “İnne lillahi ve inne ileyhi raciun, Allah şahadetini kabul etsin” der. Sorar Me fuile bi Rasulullah (Siz bana Rasulullah’tan haber verin), Gözleri her yerde Rasulullah’ı arar. Tekrar durdururlar anamızı, bak Sümeyra bunlar çocukların Muaz ve Muavviz, çocuklarının başına gider. Orada bulunanlar farklı bir şey söyliyecek diye beklerler ama anamız “Evlatlarım size verdiğim süt helâl olsun, size de bu yakışırdı,Allah şehadetinizi kabul etsin.” Ve son kez sorar Me fuile bi Rasulullah (Siz bana Rasulullah’tan haber verin) Mübarek gözler En sevgiliyi görmüştür artık, Rasulullah’ın cübbesini alacak ıslanan gözlerine sürecek ve şu mübarek sözler dökülecek dilinden ” Külli musibetin ba’deke celelün Ya Rasulullah, Sen ki iyiysin , sen ki hayattasın, tüm musibetler bana çok hafif gelir Ya Rasulullah! İşte aşk buydu, sevmek buydu, anam babam sana feda olsun demek buydu, uğruna evlatlarını bile fedâ etmişti, bizler de daha çocuklarımız düşmeden hava da yakalıyoruz. Uhud’dan eli boş dönüyor. Babası, eşi ve çocuklarını en sevgiliye uğurlamıştı. Tekrar evleniyor annelerin annesi, ensardan Bukeyr İbni Ya’lel ile, dört erkek evlada sahip oluyor Sümeyra anamız. Akil, Âmir, Ğalid ve İlyas dört yiğit. Nasıl Avf’ı, Muaz’ı, Muavviz’i yetiştirdiyse aynı terbiye ve sevgiyle O dört yiğidi de yetiştiriyor. İlerleyen yıllarda da Sümeyra anamız dört yiğidini de islâm uğruna, Rasulullah’ı koruma pahasına feda etmiştir. Ve yedi şehit annesi olmuştur. Sahabeler “Sümeyra yedi şehit annesi’dir gidip O’na danışalım” diyerek bir çok konu hakkın da O’na danışmıştır. Sümeyra’ca sevmek budur, evinin suffasın’da Rasulullahın sevgisini çocuklarının kalbine aşılamak’tır. Anam babam sana feda olsun sözünün dolu hâlidir. Bizler neler öğretiyoruz evimizin suffasında çocuklarımıza, neyin sevgisini aşılıyoruz, ne için canlarını fedâ etmelerini öğütlüyoruz. Şu var ki tüm bunları çocuklarımıza aşılamak için önce kendimiz yaşamalıyız, çünkü çocuklar söylediklerinizi değil yaptıklarımızı yaparlar. Allah kalplerimize Rasulullah’ın sevgisini nasip etsin.

Rabbim bizleri O’nların yolundan ilerlemeyi nasip etsin.

Shares:
2 Comments
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir