3.MefhumAsabihoca

İhlas ve Sıdk

Bismillahirrahmanirrahim

İhlas’ın hakikati niyettir, kemali de sıdktır..

Bir şeyin halisane yapılabilmesi için, öncelikle niyetinin olması gerekir. En önemli şey niyettir. Kişinin halisane bir niyete sahip olabilmesi için de, çok temiz bir kalbe ve imana ihtiyacı vardır.

İhlaslı bir amel için gerekli olan sevk edici iradede riya şaibesinden alınmış halis bir niyet olmalıdır.

Niyet ibadetin iki bölümünden biridir, fakat iki bölümünden hayırlısı olandır.
Niyet kalbin hayra meyl etmesinden ortaya çıkar ve bu yüzden yüzü hayra dönük saf ve temizdir.

İhlas’ın zıttı ortak koşmaktır
Tam halisane niyet için tek bir şey olması gerekir, yapılan amelde tek bir şey var ise ve o da Allah rızası ise, halis niyet ortaya çıkar. Kalbi başka, dili başka işe, ortada bir ikililik vardır, ortaklık vardır. Böylece de İhlas kesinlikle olmaz.

İhlas’ın zevali riya şaibeleri sebebiyledir.
İhlas’ın yok olması sadece riya ile ilgili değildir, başka sebepler de olabilir.

İhlas’ın en olgunlaşmış hali sıdktır
Alimler Sıdkı altı bölüme ayırıyorlar ve bu altı bölüm kişide varsa, gerçekten sıdk sahibidir deniyor.

Birincisi, Sözde Sıdk

Burada çoğu kişinin yapamadığı ve bu mertebeye hiçbir zaman ulaşamamasının en büyük sebebi, geçmişten geleceğe bütün bir yaşam boyunca sıdk sahibi olmak, doğru sözlü olmak ve etrafınızda ve çevrenizden kesinlikle doğruluktan şaşmayan birisi olarak bilmeniz icap ediyor.
Bu kısım o kadar tehlikeli ki, en olgun hali, en ufak şaka dahi olsa kesinlikle yalana tevessül etmemek.
Şaka yollu olsun, takılmak adına olsun, iğneleyici konuşmak adına dahi olsun, kesinlikle doğru olmayan bir şeyi, muğlak bir ifade dahi, kesinlikle kabul edilmiyor bu basamakta.

Buradaki en önemli maksat, kalbin kesinlikle ve kesinlikle en ufak bir şekilde doğruluktan ayrılmaması, en ufak bir şekilde şaka maksadıyla, şaka niyetiyle dahi olsa en ufak bir şekilde kalbin doğruluktan şaşıp eğriliğe meyletmesi dahi düşünülemez.
Kalp için en önemli şey doğruluktur ve doğruluktan kesinlikle ayrılmamaktır. Doğruluktan ayrılmayan kalp içinde Kur’an okunduğunda, ayetler tecelli edecektir. En ufak bir şekilde doğruluktan ayrılmış bir kalbe, kesinlikle hikmetler tecelli etmeyecek, Kur’an ona açılmayacaktır.

Hatta yine alimler diyorlar ki; en ufak bir şekilde sıdktan ve doğruluktan ayrılan kişinin rüyası bile sadık olmaz, rüyasına bile itibar edilmez!

Bir örnek vermek gerekirse kişi, “yüzümü Allah’a yönelttim” dediği zaman, kalbinde o anda Allah’tan başka bir şey bulunursa, o kimse yalancıdır, demişlerdir.

İkincisi, Niyette Sıdk

Bir örnek vermek gerekirse, “niyet ettim Allah rızası için namaz kılmaya” deyip, riya için namaz kılmaya başlarsanız, bu niyette sıdkı bozar.

Üçüncüsü, Azimde Sıdk

Güçlü bir şekilde azmederek yapmak demektir. Allah’ın dinini yaşatmak ve yüceltmek için azmetmek ve bu uğurda çabalamak, bu niyetle yola çıkmak da yine bu sıdk grubuna girer.

Dördüncüsü, Azimde Vefa

Herhangi bir şeye azmedip, niyetlenmek çok kolaydır lakin, bunu gerçekleştirmek ve verdiği söze vefa göstermek, her daim onu hatırlayıp, “benim bir sözüm vardı, ben bu sözümü tutmak zorundayım, her ne şartta bunu yapmak zorundayım.” demek çok büyük bir maharettir.
Verdiği sözü yerine getirmek için azmetmek ve bu azmini yerine getirmek için vefa göstermek sıdkın önemli unsurlarındandır.

Beşincisi, Amelde Sıdk

Örnek verecek olursak kişinin içi ile dışının bir olmasıdır. Peygamber efendimiz (s.a.v) “Ey Allah’ım, içimi dışımdan daha hayırlı eyle, bana salih bir dış görünüş ver.” demiştir.
Öğrendiği amelleri yapmak üzere söz vermek, hadislerde duyduğu mühim hakikatleri hayatında gerçekleştirmek için söz vermiş bir insanın bu amelleri yapmak üzere çok çetin bir yola girmek de amelde sıdktır.

Abdulvahid demiştir ki “Hasan Basri bir şeyi emrettiği zaman, insanlardan onu en çok yapan kendisi olurdu. Bir şeyi nehyettiği zaman da, insanlar içinde onu hiç yapmayan olurdu. Hasan Basri kadar içi dışına benzeyen bir kimse görmedim”

Altıncısı, Dinin Esaslarında Sıdk

En zor ve en çetini budur. Bu, sıdk kapılarının en yükseğidir. Bunlar Allah korkusu, Allah sevgisi, Rıza ve Tevekkül, Allah’ın rahmetinden ümit kesmemektir.

Sıdkın dereceleri bunlardır. Kim ki onların hepsi kendisine tahakkuk ederse, o Sıddıktır.
İhlas ve sıdkın bir kişide bulunması ne derecede zor olduğu anlaşılmıştır. Kişi bu basamaklardan hangisine ne derecede önem veriyorsa, nereye kadar yükselebilmiş ise sıdkı ve ihlası da o derecededir.

Kalbin Allah’u Teala’nın çok rızık verici olduğu gerçeğini bilmesi ve Allah’a tevekkül olması sıdktandır.
İhlas ve sıdk ayrılmaz birer bütündür
Konuyu anlamak için verilebilecek en güzel örnek, namaz örneğidir.

Allah rızası kazanmak için namaza niyet edilir, hayırlı bir yola çıkılır, fakat yolda verilen söz tutulmaz, sure okunmaya başlanır. Surede, Allah’ım sen en büyüksün, senden büyük yok, senden başkasına tapılmaz, tek taptığım sensin denir. Dil ile bunlar söylenirken, bir anda aklımıza dükkana gelecek mallar gelir. Namazdan sonra eve giderken alınması gereken şeyler gelir. Ağzımızla Allah’u Teala’yı överken, yüceltirken kalbimizden başka şeyler geçer. Namazımız ihlassız olur ve verdiğimiz sözüde tutmamış oluruz.

Böylelikle sözümüzü tutmadığımız için ihlasımız da bozulmuş olur.

İhlas konusunun en tehlikeli yanlarından birisi, kişiyi kafir ve münafık etmesidir.
Kişi eğer verdiği sözde duruyorsa, dili ile kalbi aynı şeyi söylemiyorsa, o bir yalancıdır ve emanete hıyanet etmek ve yalan söylemek ise münafıklığın alametidir.
Aynı anda namaz kılıp aynı anda ibadet yaptığımızı düşünüp sevap umarken, bir anda münafık pozisyonuna düşeriz.

İhlas suresini tefsir etmek, birçok âlim için çok ağır gelmiştir.
Bazı âlimler kendisi tefsir ettikten sonra kendisini çok büyük bir münafık olarak görmüş, ayetin getirmiş olduğu hükümleri tefsir ederken çok zorlanmış, birçok konuyu açıklayamam, halkın duymaması gereken konuyu anlamakta zorlanacak insanlar olabileceğini düşünerek, üstü kapalı örtük bir anlatımla konuyu sadece ehlinin anlayabileceği şekilde anlatıp geçmiştir.

Bu konu anlatılması çok zor, anlaşılması çok zor, idrak edilmesi çok zor bir konudur.
Konu hakkında bilgisi olanların da bir başkasına nakletmek konusunda çok büyük sıkıntı yaşadığı bir konudur.

Bu konuyu hakkıyla araştıran birçok kişi kendisini münafık olarak görmüş, bazıları yanlış yorumlar yapmış, bazıları yanlış anlamlar yüklemiştir.

Biz de fazla girmeden bu kadar yeter diyoruz.

Hayırlara vesile olur İnşaAllah..

 

 

 

Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir