Bismillahirrahmanirrahim
Sözlerime Allah’ın adıyla başlar, Peygamberimiz Hz. Muhammed’e ( s.a.v ) salât ve selâm ile devam ederim. Yazdıklarımın muhattabı önce kendi nefsim sonra okuyanların yüreğidir. Tek amacı ise Rıza-i İlahidir.
“Ey müminler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan bir topluluk bulunsun. İşte, onlar doğru ve kalıcı yatırım yapıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. ”
Toplumu inşa eden bireylerdir. Nasıl bir tesbihi boncuk taneleri oluşturuyor ise toplumu da bireyler oluşturur. Bireyler kendi aralarında birbirlerinden etkilenirler. Bu etkileşimin içinde bizlere düşen ise daima iyiliği emredip kötülükten uzaklaştırmak olmalıdır. İmanın temeli iyilik iledir. İyilik ise daima kalbi bir duygudur. Yani kalpte iman varsa iyilik de vardır. İman kalpte bir toprak ise iyilik toprakta biten çiçek gibidir. Bu çiçeğin kokusu konuşarak ortaya çıkar. İnsan daima iyiliği konuşarak iyilik çiçeğinin güzel kokusunu herkese yaymalıdır. Kötülük ise imanı çürütür ve bir çürük et parçası gibi kötülük ile kalbin kokusu yayılır.
İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Oysa ki kitabı okuyan da sizsiniz.Aklınızı başınıza almayacak mısınız? (Bakara 44)
İnsan elbette ki iyiliği etrafındakilere iyiliği emredip kendini unutmamalıdır. Peygamberimiz ( s.a.v ) insanları iyiliğe davet için gönderildi fakat hiçbir zaman kendi iyilikten kaçınmamıştır. Aksine ashabına örnek olmak için önce kendi iyiliğe örnek olmuştur. İnsan düzeltmeye önce kendi ile başlamalıdır.
” Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz. ” ( Ali İmran / 110)
Hayırlı ümmet olabilmek için öncelikle ümmet olabilmeliyiz. Ümmet tek başına olunamaz. Daima İslam’ın bir neferi olarak etrafındakileri iyilik ve kötülük hakkında bilgilendirmeliyiz. Bir kötülük gördüğü zaman susan ve kötülüğü yapanı engellemeyen ümmet kavramı içinde olmaz. Bu sadece kötülük için değil iyiliğin yayılması için de geçerlidir.
“Sizden biriniz bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin şayet gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğz etsin bu da imanın en zayıf derecesidir. “( Müslüm 49)
Her mümin İslam’ın birer uzvu olmalıdır. Kötülüğü görmeyene göz, kötü söz söyleyene kulak, kötü düşunene ise kalp olmalıdır. Bir tarlayı ekmeyip yabani otlara teslim etmek de tarlayı ekmek de bizim elimizdedir. Ürün elde etmek isteyen yani iyiliği emredip iyiliği yaymak isteyen elbette ki tarlayı boş bırakmayıp ürün ekecektir. Bu tarlanın toprağı ilim, tohumu sabır, can suyu ise yumuşaklıktır. Peygamberimiz hadisinde “Allah yumuşaktır. Her işte yumuşaklığı sever. ” buyurmuştur. Sert davranmak iyiliği emredip kötülükten alıkoymanın suyunu kurutup tohumunu da kurumaya mahkum etmektir. Toprak olan ilim ise bu sertlik ile taştan farksız olacaktır. Hz . Lokman’ın oğluna ” Yavrucuğum, namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgecirmeye çalış. Başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar Azim edilmeye değer işlerdir. ” nasihatini vermiştir. Bir müslümana yakışan üslup da Hz. Lokman’ın nasihatine başladığı ‘yavrum’ hitabındaki merhamette gizlidir.
Günümüzde iyiliği emredip kötülükten alıkoymak oldukça zordur. İnsanlar iyiliği emredenin söylediklerine sarılmak yerine nefislerine dokunuldugu için bu kişileri dışlamayı tercih ederler. Bizi iyiliğe çağıran en önemli ibadet namazdır. Fakat biz, bizleri namaza çağıran ezan sadece televizyonlarımızın sesini kısacak kadar icabet ediyoruz. Hâlbuki kalpleri Allah’a yönelten en önemli ibadet namazdır. Namaz kılan kul kötülükten uzaklaşır. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki iyiliği emretmeye giden yol zifiri karanlık. Biri bize ışık tutsa ‘Gözlerimiz kamaştı’ deyip kapattırıyoruz.