5.BercesteMisafir Yazar

Senin Adın Kurtuluştur Bana

Hani insanın çok sevdiği,tutkulu olduğu,gitmek istediği ama gidemediği bir şehir vardır ya işte benim tutkum,âşık olduğum şehir: Kudüs’tür. Üç büyük din tarafından kutsal kabul edilen, ilk kıblemiz, secdemizin anlımızı öptüğü kutlu şehir,yiğit ve şanlı komutan Sellahadin Eyubi’nin mirası,yılarca zulüm çekmiş, israil’in kanlı elleri üzerinde olan kutlu anamız,Diyarbakırlı kadınların göz bebeği…
“Göz bebeği” dedim çünkü, Diyarbakırlı kadınlar bir gün Selahaddin Eyyubi’yi görmeye gittiler.Selahaddin Eyyubi de onları kabul etti.Bu kadınlar ellerinde gül suyu ile içeri girdiler.Komutana:
– Ey yiğit komutan! Biz sizlerle savaşa gelemeyiz ama hiçbir şey yapmadan durmaya da gönlümüz razı gelmedi.Bu gül suyunu al ve Beytü’l Makdis’i fethettiğinde orayı bu su ile temizle,dediler.
Yiğit komutan şaşkınlık içinde bu suyu kabul etti ve düşündü: “Beyt’ül Makdis’i fethedemezsem bu mümin kadınların yüzüne nasıl bakarım?” Fakat hem mekânı hem gönülleri fethedeceğini,gelecek nesillere adını duyuracağını bilmiyordu.
Doğru ya,o sıradan su ile temizlenemeyecek kadar kıymetliydi. O Müslümanların gülünün Mirac’ına şahitlik etmişti.
Evet,bizler Filistin’deki kardeşlerimiz gibi Siyonistlerle doğrudan mücadele edemeyiz ama Diyarbakırlı kadınlar gibi dolaylı yoldan zulme karşı gelebiliriz.Tıpkı onların yaptığı gibi Beyt’ül Makdis’i “göz bebeğimiz” yapabiliriz.Biz insanların dünyada tersine giden işleri nasıl değiştireceğini,mecrasına döndürebileceğini hatırlamalıyız.Hepimizin kendince yakasından tutan,bırakmayan bir uğraşı vardı! Hiçbirimiz uğraşlarından vazgeçmiyorduk,uğraşlarımızın doğruluğunu kontrol etmiyorduk. Peki, insana faydalı olmayan Mümin kardeşinin derdini azaltmayan uğraşın ne önemi vardı? Peygamber, “Mümin kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir…”(Buhar-i, iman 42) demiyor muydu? Dertlenecek bir kalbimiz kalmamış mıydı? Aksa’nın derdini görmeyecek kadar kör mü olmuştuk? Dertlenmek yalnızca insana ait bir özellik değildir. Dağlara,göklere, yeryüzüne hatta Aksa’ya ait bir özelliktir. Aksa da bizler gibi dertliydi. Müslüman yüreklerin onu özlediği gibi oda bizi özlüyordu. Bizler Tür Dağı’nı, Tuva Vadi’sini ve buradaki Musa’ya kardeşim diyen Peygamberimizi ne kadar hatırlar olduk? Onlar kocaman gönüllerini bize açmış gel diyorlar, Hz ömer’in yaşattığı adaleti istiyorlardı. Dağlara buğdaylar serpin kuşlar aç kalmasın,diyen ecdadımızı istiyorlardı. Unuttuk mu ecdadımızı? Ne kadar ihtiyacımız var oysaki Hz ömerlere, Abdulhamid Hanlara…
Kudüs’ün gözyaşı Müslüman yüreklere düşer. O,kendisini Bizans’tan kurtaran Hz Ömer gibi işgalci İsrail’den kurtaran Hz Ömerlerini, Selahaddinlerini, Yavuzlarını bekliyordu. Ümmeti,ümmeti,ümmeti diyen Peygamber’in merhametini, kendini sorgulatacak kadar adaletli sultanlarını istiyordu. Filistin’deki direniş ordumuza yeni askerler olmamızı istiyordu.
Sen,Müslüman kardeşim, artık öfkelenmenin vakti gelmedi mi? Öfkelenmen içim Müslümanların Beyt’ül Makdis’e alınmaması, Kudüs’te gökyüzünün hep karanlık olması,güneşin hiç doğmaması yetmiyor mu? Oradaki kardeşinin karanlik gökyüzünde bir yıldıza ihtiyacı var. O yıldız sen olmalısın. Kalk ve kendine gel! Zulme karşı, sömürüye karşı dik dur, ses çıkar. Henüz vakit varken kalk ve senden aldıklarını geri al. Korkma, kalbi Kudüs aşkı ile yanan birçok insan var. Ses çıkardığında yanında birçok insan göreceksin. Sen yeter ki ses çıkar,zulme karşı gel,boyun eğme!
Şairin değişiyle doğrulduğunda “Ayaklarına bir kudüs gücü gelecektir.”

Altın Mekre

Shares:
1 Comment
  • Anonim
    30 Haziran 2021 at 14:43

    5

    Reply
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir