Bismillahirramanirrahim
“Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah’ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın”.(Fatır, 35/5.)Dünya çiçeklerle bezenmiş, kokularla güzelleştirilmiş ve insana güzel ve cazibedar gösterilmiş bir aldatmacadır. İnsan ise zayıf yaratılışının gereği olarak bu dünya süsünün aldatmacısına geçiciliğine kanar.Oysa Peygamberimiz “Allah Teâlâ, ‘Ben sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insanın hatır ve hayal edemediği nimetler hazırladım’ buyurdu.” hadisinde buyurduğu gibi bizlere dünyanın geçisi süsüne karşılık kesin ve katı hiç bir şekilde bozulmayacak ve kaybolmayacak insan tasavvurunu aşan güzellikte bir mekanın ödül olarak verileceğinden bahsetmektedir.
Düşünelim ki bir yanda dünyada elde edebileceğimiz nimetler bir yanda ise hayal bile edemediğimiz cümle alemlerin sahibinin önümüze sereceği nimetler… Dünya göz ile görünen geçici hevesler yurdu, ahiret ise ancak gönül ile derinden hissedilen bir inançtır. İşte ahireti cennet ile taçlandırmanın sırrı da kalbi dünya sevgisi ile değil ahiret inancı ile doldurmaktır. Mümin olmak için atılacak ilk adım kalbe neyi koyacağını bilmektir. Kalbi, kalbi yaratan için doldurmaktır. Abdulkadir Geylani Hazretleri der ki; (Dünya sevgisi azalınca tabiî olarak üzüntüler de azalır. İşte dünya sevgisi azalınca Allah sevgisi çoğalır. )Ölüm bizlere nefesimizden bile daha yakınken bizler ölümü unutarak kendimizi dünyaya bırakıyoruz. Kimimiz daha fazla zengin olayım diye kimimiz daha fazla tanınayım diye … Bizleri dünyaya bağlayacak daha yüzlerce sebep vardır. Hele günümüzde imkanlar çoğaldıkça daha da dünyayı önemser hale geldik. Öyle ki ölümü hatırlamak şöyle dursun elimizden geldiğince ölümü unutmaya çalışırız. Yıllarca yatırım yaparak alınacak evler, gardıroplardan taşan kıyafetler, şehirlerin dışına alınmış mezarlıklar, kredi ile alınan son model arabalar, ayda üç bin lira gelir ile alınan on bin liralık telefonlar… Daha neler neler. Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi gönüller kilit olmuş dünyaya. Peygamberimiz bir gün elini Hz Ömer’in omzuna koyarak ; “Dünyada kimsesiz bir garip, yahut bir yolcu gibi ol” buyurmuştur. Biz yolcudan çok sonsuza dek dünya hanının sahibi olacağını düşünen birer hancı gibiyiz. Etrafındakileri misafir olup gidecekmiş gibi gören ama kendinin de bir gün gideceğini unutan hancılar. İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde insanlar aylarca evlerinde kaldılar. Hastalığa yakalanıp ölmemek için dört duvar arasında kaldık. Ne kadar sıkıldık , daraldık? Salgından önce ne kadar güzel geziyorduk, tozuyorduk, eğleniyorduk. Tıpkı dünyadan hiç gitmeyecekmiş gibi. Bir anda hastalıkla gelen ölüm korkusu ile neredeyse evimiz haricindeki dünyadan koptuk. Fakat hiç düşündük mü ki her sesine, her rengine alıştığımız bu dünyanın geçici olduğunu? Yüz elli ikiyüz metre kare evlere sığamıyoruz. Elbette ki koskoca dünyaya gönül vermiş insan nasıl sığsın küçücük evlere? Aklına gel(tir)mez bir gün bir metrekarelik kabirde bir başına kalacağını.
Bizi dünyaya bağlayan her ne ise ahirette daha güzeli bizim olacaktır. Karun, para için ahiretini sattı. Oysa ahirette paraya bile ihtiyaç olmayacak kadar nimetlere sahip olabilirdi. Bir gün Hz. Ömer Peygamberimizin yaşadığı odaya girer. Etrafına göz gezdirince odanın bir yanında işlenmiş bir deri,diğer bir yanında ise küçük bir torba ile arpa olduğunu görür. Peygamberimize böyle bir hayatı layık görmediğinden ağlamaya başlar. Hz. Ömer’in ağladığını gören Peygamberimiz ; ” Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?” diye sorar. Hz. Ömer “Ey Allah’ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın Elçisisin… İzin versen de, biz de seni…” deyince Peygamberimiz meseleyi anlar ve buna karşılık “Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettirAhiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur.Keşke bilmiş olsalardı ” (Ankebut, 29/64) ayetini okuduktan sonra ekler:”İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret te bizim!..” buyurmuştur. İşte dünyanın geçici olduğunu kalbe yerleştirip ahirete sarılmak tıpkı Peygamberimiz gibi. Dünyada yaşadığımız bütün zorluklar dünyada kalacaktır. Eğer bu dertler ahirette bir sonuç bulmasaydı dünyada yaşamak ister miydi insan? Bütün üzüntülerimizi dünyada bırakıp ölüm köprüsünden geçip cennetin hayal bile edemeyeceğimiz diyarlarına gitmeyi hepimiz çok isteriz. Bunun içij yapmamız gereken dünyaya aldanmayıp ahiret için birikim yapmaktır. Hz. Peygamber de hadisi şeriflerinde, “Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim.” buyurmuştur. Bizlerin de dünyadan tek beklentimizin ahiret için yapacağımız ibadetler olmalıdır. Değer mi gelip geçici bir dünya için bir ömrü boşa harcamaya ? Bırakalım dünya ahireti geçici hayata tercih edenlerin olsun. Allah’ın rızası ile kazanacağımız cennet ise bizlerin olsun..
En Büyük Yalan; Dünya
Shares: