Hatırlatmalar

“Din Nasihattır” ne demektir?

Din Nasihattır

“Din Nasihattır”.Böyle buyurmuştur Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)(1)…
Bu sayfaları yazmaya bizi iten de budur. İşlemediğimizi yazmayacağız. Çünkü yazdıklarımızı okuyacak kimse bulamayız…
Bu mübarek yürüyüşe, dini diriltme ve dinin bayrağını yüceltme yürüyüşüne katılan kardeşlerimize, sunmamız gereken
bir nasihat olduğunu hissettiğimiz şeyi yazacağız…

Biz yüce sahabe İbn-i Revaha’nın dediği gibi: “İnsanlarla,sayımız, gücümüz ve çokluğumuz ile savaşmıyorduk. Sadece Allahu Teala’nın bizi şereflendirdiği bu din ile savaşıyorduk”2 diyoruz.
Bu nedenle savaşta silahına sarılan, bunun için çabalayan kimseden daha fazla dinimize sarılmalı, bunun için çabalamalıyız. Ne zaman bu konuda ihmalkâr davranılırsa, zafer için taşınılan bütün umutlar ve kurtuluş için olan bütün ümitler kaybolur.

Din ehli de böyledir. Ne zaman dinlerinde az da olsa gevşek davranırlarsa, zafer ümitleri yok olur. Şüphesiz Allahu Teala,kendisine itaat eden, samimi bir şekilde kendisine bağlanan,kendisine tevekkül eden kişiye yardım eder. Allahu Teala şöyle buyurur:
“And olsun ki, Allah’ın dinine yardım edenlere, O da yardım eder.” (22, Hac/40) Dolayısıyla kim Rabbine yardım etmez ise, Allahu Teala da ona yardım etmez. Kim Rabbine isyan ederse, Allahu Teala onu düşmanlarına bırakır. Ömeru’l Faruk’un (Radıyallahu Anhu) dediği gibi: “Allah’a itaatimiz ile onlara galip gelemezsek, onlar güçleriyle bize galip gelirler.”

Ömer (Radıyallahu Anhu), düşmanlarından duyduğu korkudan daha fazlasını ordusunun günahlarından duyuyordu. Bu ise onun aklının ve anlayışının mükemmelliğindendir.Bu manayı hepimizin anlamasını, kalplerimizde ve akıllarımızda varolmasını ve asla kaybolmamasını ne kadar da çok isteriz. Kesin bir şekilde Allahu Teala’nın bu dinin zaferini ve korumasını üstlendiğini bilmeyi ne kadar isteriz.

Kim bulunduğu yerde İslam’a göre davranırsa, kalbiyle ve organlarıyla Allahu Teala’ya itaatte bulunursa, kesinlikle desteklenir. Kim de doğru
yoldan uzaklaşırsa, zaferden uzaklaşmış olur.
Allahu Teala, alimdir, hakimdir… Durumumuzu bilir, işlerimizden hiçbiri O’ndan gizlenmez. Dışımızı ve amellerimizi bildiği gibi, niyetlerimizi ve içimizi de bilir. O, hakimdir. Her şeyi yerli yerince koyar. Hak etmediği sürece bir şeye yardımda bulunmaz. Allahu Teala’ya karşı, hevadan kaynaklanan her türlü yanlış düşüncelerden yine Allah’a sığınırız.
Nefis inatlaşır, şeytan vesvese verir, dünya süslüdür, heva ise bir çok defa galip gelir. Bütün bunlar kabul edilmiştir. İstenen ise dünya ve ahirette kul ile o kulun kurtuluşu ve felahı arasına giren her şeyi yok etmektir.

Nefis, şeytan, dünya ve heva gerçekten en azılı düşmanlarımızdır. Bunlar ne zaman bize galip gelirse, insan olan düşmanlarımız tarafından çabucak yeniliriz…
Bu dördü bize galip gelirse, günah işleme konusunda düşmanlarımızla aynı seviyede oluruz. Böyle bir durumda üstünlük ve kuvvet ise onlarda kalır. Böylece yeniliriz. Yazdığımız bu cümleler; nefis, şeytan, dünya ve hevaya üstünlük sağlama yöntemini belirleyen nasihatlerdir.

Değerli Kardeşim! Gördüğümüz boşluğu kapatmak, eksikleri tamamlamak, iyi olana ve hayra işaret etmekten başka bir şey istemiyoruz.
Görevimiz söylemek ve nasihat etmektir. Ancak amel edilmediği sürece boşluk kapanmayacak, eksikler tamamlanmayacak ve iyi olan gerçekleşmeyecektir. Amel etmek ise, senin ve bizim görevimizdir kardeşim…
Cümleler kendi başına bir şey yapamaz. Onları anlamak ve onları yerine getirmek gerekir. Allahu Teala şöyle buyurur:
“De ki: “Yapacağınızı yapın! Allah, peygamberi ve mü’minler yaptıklarınızı görecektir. Sonra hepiniz, görülmeyeni ve görüleni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size, işlediklerinizi bildirecektir.” (9, Tevbe/105)

Kaynak :İslam Erlerine Nasihatler/Yazarı: Nacih İbrahim

1 Müslim, (Sahih-i Müslim bi Şerhi’n-Nevevi: 2/37), Ebu Davud (4944),Nesai (7/156), Ahmed, Müsned’de (4/102) Temim ed-Dari’den (Radıyallahu Anhu) rivayet etmişlerdir. Ayrıca Tirmizi (1926), Nesai (7/157)ve Ahmed (2/297) hadisi Ebu Hureyre’den de tahric etmişlerdir. Şeyh Ahmed Şakir hadisi sahih saymıştır. Buhari, Sahihi’nin “Kitabu’l-İman” bölümünde (Feth 1/137) bu hadise ta’likta bulunmuştur. İbn-i Hacer,
el-Feth’de (1/138), Buhari’nin, Tarih’inde şöyle dediğini nakleder: “Sadece Temim’den gelen hadis doğrudur.”
2 İbn-i Hişam’ın Siretu’n-Nebeviyye’de (İkinci bölüm: s. 375. Mustafa Halebi baskısı, hicri 1375) belirttiği gibi, İbn-i İshak tahric etmiştir.

Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir