Genel

İçimizdeki Gurbet

rose-red-blossom-bloom-53141-53141.jpg

Bu nasıl dünya ,Allahım!
Nereye gitsek ,bir türlü yerlisi olamıyoruz.
Yabancıyız …bütün iklimler soğuk ,bütün baharlar ayaz, bu yalnız gönlümüze.
Ait olmak için ne kadar çırpınırsak çırpınalım ,hep uzak kalıyoruz varmak istediğimiz yere.
Sanki bütün dünya geç kalmamız için bişeylerle anlaşmış gibi.
Nereye gitsek, hep yabancıyız o diyara …
Hasreti birikiyor başka diyarların.
Soruyorum kendi kendime ,bu dünya mı yabancı bize ?
Yok biz miyiz bir türlü yer edinemeyen koca dünyada?
Oysa; insan ne acayiptir, bir bakmışsın koca dünyaya sığmayan insan ,ufacık bir gönülde yer edinmiştir kendine. Sevgi,aşk, muhabbet dedikleri şey bu olsa gerek; bunlar olmasa ,hep yabancıdır insan gittiği her yere ..
Ve başka iklimlerin özlemini biriktirir kendi içine.
Kendi içine diyorum çünkü ;içimiz şairin dediği gibi “içimiz hep hoşçakal ülkesi” dir.
Hiç bir yere ait olamamanın sancısıyla kıvrılıyor, insan.
Hayat geçiyor ,bir sinema filmi izler gibi.
Kimi gidiyor bir veda etmeden ;kimisi de en masum haliyle dünyaya adım atıyor,
hiç korkmadan,endişelenmeden. Sanki bütün mutlulukları sinesinde taçırcasına ….
Bir çocuk gülümsüyor ,yorgunluğu gözbebeklerine sinmiş yetişkin insanlara.
Öyleyle bir gülüşü vardır bebeklerin, zifiri karanlığı aydınlatacak kadar parlaktır ışığı.
İnsan yüreğini bir çırpıda yakacak kadar, sıcaktır sevinci. Hayat ne gariptir değil mi ?
Bir masum çocuk doğar ,dünya telaşı içinde kaybolur.
Nasıl olduğunu anlamdan.
Bir bakmışsın uçup gitmiş ,masumiyetin elinden.
Sonra sürekli aramaya başlarsın, kaybettiğin seni.
Belki de hayatın boyunca.
Ama hiç vazgeçmezsin ,aramaktan .
Çünkü kendini bulamadıkça, hep eksik yaşarsın bu hayatı.
Bir ömür harcama pahasına ,ararsın .
Kimi bulur kendi benliğini, kimisi de o özlemle elveda eder, bu hayata.
Keşke bir klavuz verilseydi bize, kendimizi keşfetmek için ama yok.
Çünkü insan fıtratı ;yaratılış gereği, kimsenin yazmış olduğu senaryoları yaşamak istemez. Belki de sır bu yüzden ;insana böyle bir bilinmeyen bir hayat bahşedilmiştir kim bilir ?
Velhasıl ömür gidiyor ömrümüzden ;hep bir yerlere yetişme telaşıyla.
Hedef koyduğumuz yerlere ulaşabilmek için adeta bir at görüşü benimsiyoruz ,kendimizce.
Oysa hayat hiçte öyle değil. olamaması gerek.
Biz bu şekilde davranırken; nice güzel şeyler kaçırıyoruz fark etmeden.
Oysa yaşamak ıslanmaktır, ansızın gelen yağmurda, ağlamaktır, gönül kirinden arınırcasına.
Yaşamayı kim tarif edebilmiş ki ? ben edeyim.
Ancak yaşayan bilir; bu hayatın gerçek tadını.
O yüzden henüz geç olmadan çıkalım artık; o karanlık dünyamızdan bırakalım ,ışık girsin içeriye..
Yeter gayri bu kadar zulüm !
Nefse bırakalım biraz; o da nefes alsın.
Dostla,arkadaşla, kardeşle ve en önemlisi aşkla.
Çünkü kalp en çok aşk için çarpar ve aşkı bekler bir hayat boyu.
Çünkü aşktır, sevgidir ateş gibi yanmasını sağlayan kalbin.
Aşka susayan aşkla hayat bulur. Aşk için yaratıldık ,susmak için ..çırpınmaktan vazeçmeli artık. Ölüm bizi soğuk sinesinde soluklandırmadan…

Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir