3.MefhumAsabihocam E-Dergi

Belaya Da Nimete De Şükür

“İnsanlara teşekkür etmeyen,
Allah’a da şükretmez.” <1 1954, Tirmizî, Birr, 35> diye buyurdu
Fahri Kainat Efendimiz.
Zira şükretmek, Allah’a teşekkür etmekti.
Nasıl ki çölde susuzluktan ölmek üzere olan bir adama, yoldan geçen bir bedevi yaşam kaynağı olan suyu verdi, adam ölmekten kurtuldu. Ve o bedevi’ye durmadan teşekkür etti. O halde susuzluktan ölmeyelim diye suyu bizim emrimize veren Allah’a neden şükretmeyiz ki? “Şükür, nimetlerin süsüdür” der ilmin kapısı Hz. Ali. Verilen nimetin az mı çok mu, iyi mi kötü mü? olduğuna bakmadan şükretmeli insan. Zira Allah verdiği her nimetle aslında seni imtihan ediyor, sen verilen nimete şükür mü edeceksin, şikayet mi? Sana verilen nimete dalıp da Allah’a şükretmeyi unutmayasın. Ebu Bekir-i Sıddık buyuruyor ki: “Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir.” Elde ettiklerin karşısında bunu ben elde ettim, bunu ben tek başardım dersen nimetin arkasında olan yaratıcıyı görmez olursun. Zira o nimeti elde etmene yardım eden Allah azimüşşan’dır. İlim olarak her zaman kendinden öncekine bak ki ilimde olan eksikliğini fark et ona göre çalış, nimet olarak kendinden sonrakine bak ki haline şükret. Sadece verilen nimete mi şükretmeli? Verilen belaya da şükretmeli, daha kötüsü de olabilirdi. “Kalp sahiplerinden birisinin bir dostu vardı. Sultan onu hapsetti. Hapsolunan, haber gönderip dostunu haberdar edip şikayette bulundu. O kalp sahibi zat ona: “Allah’a şükret!” dedi. Hapsolunan adam dövüldü. Yine dostuna haber gönderip haberdar etti ve şikayette bulundu. Dostunun cevabı: “Allah’a şükret!” oldu. Bu sefer bir mecusi getirildi, onun yanına hapse tıkıldı. Mecusi de ishal olmuştu. Mecusi’nin eli ayağı zincire vuruldu. O zincirinin bir halkası o adamın ayağına, bir halkası da mecusî’nin ayağına… Hapsolunan, dostuna haber gönderdi. Dostu:
“Allah’a şükret!” diye karşılık verdi. Mecusî birkaç def’a kalkmak mecburiyetinde kalıyor, dolayısıyla o da ayağa kalkıyordu. Mecusî’nin yanıbaşında duruyor, mecusî def-i hacet ediyordu. Bu durumu dostuna yazdı. Dostundan “Allah’a şükret!” diye cevap geldi. Hapsolunan kızarak:
– Bu ne zamana kadar devam edecektir. Bu beladan daha büyük hangi bela olabilir? diye söylendi.
Ârif kişi ona dedi ki:
– Eğer mecusî’nin beline bağlı bulunan zünnar seninkine bağlanmış olsaydı ne yapabilirdin?
Her haline şükretmeli insan çünkü şükür kalbin şifasıdır. Necip Fazıl Kısakürek diyor ki: “Şükr-i nimet dahi bir nimettir.” Verilen nimete şükretmek bile bir nimettir. Ama biz insanoğlu verilen nimetler karşısında şükretmeyi unutuyoruz. Bunun içindir ki nimet elimizden gittiği zaman isyana düşüyoruz. Allah’ım neden ben, bu nasıl olabilir, neden bunu bana verdin diyerek Allah’ın bela olarak verdiği nimete şükredemiyoruz. “Andolsun, sizi yeryüzüne yerleşik kıldık ve orada size geçimlikler yarattık. Ne az şükrediyorsunuz.” <Araf 10. Ayet> Sen sen ol başına gelen güzel şeylere de kötü şeylere de şükret ki Allah’ın mükafatını elde edebilesin. Unutma ki “Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” Rabbim bizleri şükredenlerden eylesin.

Shares:
3 Comments
  • Mahmut Çiftçi
    13 Mart 2021 at 22:41

    5

    Reply
  • Anonim
    14 Mart 2021 at 10:45

    0.5

    Reply
  • Anonim
    14 Mart 2021 at 14:38

    5

    Reply
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir